Hadise'ydi, konser seçmeleriydi, spordu, paraydı, parasızlıktı (!) derken bir hafta daha geriden yavaşça el sallıyor bana. her geriden el sallayan haftayla beraber 4. sınıflara özgü mezun olduğuma sevineyim mi, üzüleyim mi paradoksunu yaşıyorum. Öğrenciliğin kızarmış ekmek üzerine sürülmüş tereyağla ballı tadı, yedikçe keyif verirken, aldırdığı kalorilerle de hafif canımızdan bezdiriyor. (Kalorilerle bozmuşum kafayı? Yo yo yo, olamaz!) Gelecek korkusu, kriz, iş, kariyer, mevki, ismin önüne gelecek sıfatlar gibi daha yüksek kalorili tatlılara geçme sırası geliyor galiba. Bi taraftan bunları düşünedururken, ülkeyi bir Eurovision fırtınası sarmışken, ben de kendi Eurovision'umu yaşıyorum; okul sonuna Caddebostan Kültür Merkezi'nde yapılacak sene sonu konserinde, solo performans sergilemek üzere, ulusal elemeleri geçtim, büyük performans gününü bekliyorum. Kah koro önünde, kah piyano eşliğinde ben şarkılarımı şakımak için hazırlanadurayım, bir de şan hocamdan, solo resital y
"Benim içimde yeni bir heves var canlarım. Kendim olma hevesi."