Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

renga-rengarenk

Dün, İstiklal Caddesi'nde renkler vardı. Her rengin içinde başka bi ton, her tonun içinde ayrı bi renk vardı. Görebilene. Bi ara çok duygulandım, çünkü eskiden "utanç" sanıyordum ben bu renklerin adını. "Onur" larmış meğer, yıllardır mücadelesini vermişler, omuz omuza girmişler, yollara dökülmüşler. Utanacak bişey yok, onur duyuyoruz demişler. Sadece renkler mi? Arkadaşları da gelmiş, anneleri de babaları da. Hatta kiminin anneannesi, babaannesi, dedesi bile. 20'liklere taş çıkartırcasına. 40 yıl önce 1969 'da, New York'da uğradıkları haksızlıklara topluca karşı çıkan o günkü renkler, bugünü bırakmışlar, bugünkü renklere. Bugün renkler sokaklarda, kimin ne dediğini umursamazcasına. Bugün renkler daha cesur, daha rengarenk, anlamayan varsa gözlerinin içine sokarcasına.

musluk

içimde bi musluk unutmuşlar benim. imalat hatası mı desem, sürekli neşe akıyor içimden. en üzgün, bedbaht, içinden çıkamayacağımı sandığım durumlarda bile sızıntı yapıyor bu musluk, ille buluyor gülümsetecek bişey. sanmasınlar hayat bana sürekli gülüyor da, ondan böyle düşünüyorum. kimi nerden vuracağı belli olmuyor namussuzun. bazen gözyaşı oluyor akıyor, bazen delilik oluyor saklanıyor, bazen de karın ağrısı oluyor, yerlerde süründürüyor. bendeki haller de benzer, hepsinden teker teker / zamanı gelince birer ikişer. Geçiyor bu yarım akıl da hepsinin içinden. Ama şu musluğu kim ne diye koymuşsa oralarda bi yerlere, iyi etmiş, helal olsun ona. yoksa küserdim belki hayata, bakamazdım yağmurdan sonra gelen güneşli havalara, gözleri gülen çocuklara, sıcacık vişneli turtalara.

@tabiatana

Sevgili Tabiat Ana, Sana Twitter'dan da çeşitli mesajlar gönderdim, tatmin edici yanıtlar alamadım. O yüzden buradan uzun uzun anlatacağım derdimi, alınmaca gücenmece yok ama, tamam mı? Konuşuyoruz şurada. Haziranın son haftasına, hatta son günlerine girdik, hala her sabah pencereden dışarısı yağmurlu, çamurlu, karanlık ve kasvetli gözüküyor. Hayır, burası Londra değil ki. Onlar alışık olabilir, biz değiliz. Hangi arkadaşımı arasam, hepsi mutsuz, hepsi umutsuz. Büyükler desen, kıyamet geldi diyorlar. Zaten gelecek kaygısına ben doğduğumdan beri her sene zam geliyor; doğal afet, cinayet, tecavüz, terör desen, gazeteler ilk sayfada hangisini vereceğini şaşırıyor. E bu memleketin gençleri, cam kenarında yağmuru izlerken ellerine kupalarını alıp kahvelerini yudumlasınlar, kucaklarında laptop internette sörf yapsınlar desen, hangi siteye elimizi atsak, devlet büyüklerimiz sağolsun "yassaaaak" yazıyor. Hadi porno siteleri geçtik, google map bile açılmıyor. Evet biliyorum

hardcore valiz hazırlıkları

hani benden başka kimselerin görmediği bi bakışın var ya; isterim ki giderken onu bırak yanımda. hem lazım olmasın o sana oralarda. beni bilirsin gözlerim çabuk nemlenir, çok ağlar da sesimi kısarsam yine, ne demekti huzur bulmak hatırlatsınlar bana. ben sabırlı bi insanımdır ama hiç söz geçiremem kaşıma, burnuma, bi de akıp duran gözyaşlarıma. nefes de öyle, dayanamazsa ya bulamadığında karışacak bir nefes, gecenin kimbilir kaçıncı yarısı, uykular saklandığında? isterim ki bir tutam nefesin dursun hep yanımda, başucu kitabımın arasında. biraz da kokundan doldur ver, büyükçene bir parfüm kutusuyla. yine de idareli kullanmak gerek, benim gittiğim yerler soğuk olur diyorlar, hani kalbimi ısıtmak zor olursa. elin, kolun, aklın kalsın yanında, onlar çok lazım sana oralarda. belaltın da dursun yanında, istemem tabi gerek duyulsun ona, ama hayat bu, belki çok zorlandığında... yine de kandırmasınlar ağzını, gözünü, dilini, temizliğini onlar; yoksa bilirim sen hayatta yalan söylemezsi

München

Yazışmalar son sürat devam ederken, ben de size olan biteni bi iki cümleyle özetliyim gözleri benekli okur, Son gelişmelere göre Münih'te nezih bir okulda müzik öğretmenleri takımının arasına girdim. Okulun karşısında tek göz oda bi evim oluyor Beni seven o eve geliyor, isterse kalıyor.