Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yüzme Havuzunda Opera

Bakın aramızda yüzenlerimiz vardır, opera yapanlarımız vardır. Bunlar normal şeyler. Ama sorarım kaçımız ikisini aynı anda yapmayı denedik? Denemeyi bırakın düşündük??! Dün gece bir operaya gittim, W.A.Mozart'ın erken çalışmalarından “Idomeneo” Temsil bildiğin yüzme havuzunda yapıldı. Opera binası falan değil. Günlük insanların yüzmeye gittiği bir mekan! Evet, konusu gereği suda yapılmaya çok müsait, ama nerden aklına geldi arkadaş? Kenarlara, sağa, sola nerelere boş bulurlarsa sandalyeler yerleştirmişler, arkada da bizim gibi parası az olanlar ayakta izliyorlar. Oyuncular nerde diyorsun şimdi değil mi sinsi okuyucu? Oyuncular her yerde! Kah yanınızda bitiveriyor aryasıyla, kah merdivenlerden aşağı koşuyor, kah suya dalıyor, kah yüzerken söylüyor! İnanamadınız değil mi? Ben de inanmazdım.

Eyvah, Bayram!

Resim: Erdal Yaşaroğlu Herkesin eski'si farklı da olsa bi eski bayram özlemi var genel olarak. Bana da sorsanız, kendi çocukluğumdaki bayramları bugünkülere tercih ederim. Acaba bu durum, eski'nin hangi yıl olduğuna değil de, sizin hayatınızın hangi yılınızda olduğuna bağlı olabilir mi? Yepyeni bişey bulmuş gibi heyecanmaya gerek yok tabi, çocuklara bayramlar hep daha güzel,bunu herkes bilir. Ama bunun el öpmek kadar kolay bir icat ile para kazanmak dışında başka sebepleri de olması lazım, değil mi? Mesela, çocukken hayata dair fazla hırslarınız, başarı meraklarınız, başarısızlıklarınız, bitirilmiş üniversiteleriniz, zamanı gelmiş evlilik yaşınız vesaire yok. O yüzden akrabaların sizi sorularla bunaltabileceği yerin bir sınırı var. "okul nasıl, karnen kaç geldi, ingilizce de mi öğrendin, ay canım benim" gibi kısa ve öz sohbet, size fazla yorulmadan ortamdan uzaklaşma izni verebiliyor. Ama şimdi öyle mi? "Aa yurtdışına mı gidiyorsun, neresin

With or without U2?

ne u2'ymuş arkadaş ya. Ülkece biz mi bu konuyu abarttık, ülkece her konunun artık fazlaca abartılmasına çok alıştık, buna da ayıp olmasın mı dedik, yoksa ben kendi kendime hayatı oturduğum yerden duyulanlar olarak algılıyorum da her şey abartılıyor mu sanıyorum, bilmiyorum. Referandum falan zaten kafayı yemiştik, u2 ile manik depresife geçtik. Bi kere ben u2'yu herkes çok sever, Bono'yu da takdir eder sanırdım. Neden böyle sanırdım bilmiyorum. Benimse kendileri ile ilişkim mesafeliydi. İlk yabancı müzik dinlemeye özendiğim yıllarda, ilk mi ilk aldığım Blue Jean kapağında olmaları gibi bi yerleri vardır mesela. Bi with or without you'su vardır arada kulağıma çalınan. Bi de büyürken çıkarttıkları bi single vardı onu severdim o-o-ooo the sweetest thing diye. O şarkının devamı bile yok, o kadar. Ama olsun U2, U2'dur işte. Yıllarca ülkemizi "insan hakları ihlal ediliyor, tükaka sizi barbarlar" diye protesto eden, hatta albüm kartonetlerine kadar bu sıkıntıl