Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Nereye Kadar?

Perfect Sense diye bir film izledim önceki gün. İnsanlar duyularını kaybetmeye başlıyorlar. Hastalık gibi, ama bir virüs değil. Çaresi aranıyor, ama kaçış yok. Bir duygu yoğunluğu basıyor; ya hüngür hüngür ağlıyor, ya deli gibi seviniyor, ya da terelliler basıyor öfkeleniyor insanlar. Sonra bir duyularını kaybediyorlar. Önce koku terkediyor. Koklayamayan insanlarla doluyor dünya. Sonra hiç beklemedikleri bir anda tad alma duyularını kaybediyorlar. Sonra işitme.. Ve böyle gidiyor. Çok karanlık, çok iç burkucu. Fakat her seferinde ayağa kalkıp, hayatı devam ettiriyorlar. İnsan bu, sürekli yas tutamıyor. Tad alamasalar da restoranlara gitmekten vazgeçmiyorlar, eski adetler madem yok, yenilerini yaratalım diyorlar. İşaret dili öğreniyorlar, tad alaman yemek yapmaya başlıyorlar, hayata tutunuyorlar. Nereye kadar diyorsunuz, değil mi? Ben de aynısını soruyorum, nereye kadar? Sevdiğimiz şeyleri birbir elimizden aldılar, haklarımıza tecavüz ettiler, bir özür bile dilemediler. Önc

Barselona a.k.a. "Sevnur, yarın yokmuşçasına eğleniyor bu insanlar!"

Biz Barselona’yı ziyaret ettiğimiz sırada sokaklar arası tasarım yarışması yapılıyordu. Sokakların sakinleri belirledikleri temalara göre sokaklarını müthiş bir şekilde tasarlamışlar. Jurassic Park’tan Venedik Sefası’na kadar çeşit çeşit sokak gezdik. Bu insanların yaratıcılıklarına, eğlence anlayışlarına, hayatı hafif ti’ye alışlarına hayran kaldık.  Yarışmanın son gecesini yakaladığımız için, partiye katılma şansını da elde ettik. Parti ki ne parti, her sokakta ayrı canlı müzik, ayrı eğlence, hem de günlerden Perşembe. Ülkeyi saran ekonomik krizmiş, sıcakmış, işmiş, işsizlikmiş dinlemeden her sokakta bir dans, her sokakta bir eğlence.  Bizi orada ağırlayan ev sahibimiz Amerika’lı Derek’e göre bu şehirde eğlence o kadar üst safhada ki insanlar ekonomik kriz olduğunun farkında bile değiller. Bugün dünyanın son günüymüşçesine eğleniyor bu insanlar.   Barselona denince artık aklıma hep yaz modu, parmak arası terlikler, sokaklarda dilediği gibi giyinip süslenen dolaşan insanlar, h

Ağaç ve şiddet yazısı

Diren Gezi. Diren ki yarınlara umutla bakabilelim. “Yaşasın, ülkemizde ucundan da olsa demokrasi varmış” diyebilelim. Son günlerde yaşanan olaylar hepimizi sarstı. Suratımızın ortasına yediğimiz tokatların haddi hesabı yoktu zaten, bir de üstüne biber gazı eklendi. Türkiye’de olamayanlarımızın içi eridi, sinirleri yıprandı, yumrukları sıkıldı. Çığlıklarımızı Twitter’da, Facebook’ta, yazılarla, paylaşımlarla attık. Yetmedi, dayanamadık yaşadığımız şehrin sokaklarına çıktık, bağırdık. “Dayan Gezi, ne olur, dayan” dedik. “Çünkü Türkiye’de değil, yurtdışında da yaşasak, iş güç aile her şeyi buraya da taşısak, senin o sanata, bilime, söz söyleyene, fikir sahibi olana saygı göstermez, kıymet bilmez tavrından bıkmış da olsak kalbimizin bir parçası hala o topraklarda” dedik. Kim ister ki bizi doğuran, büyüten şehirler  yasaklarla, çatık kaşlarla, “hayır bu kanalı izleyeceğiz, çünkü ben öyle istiyorum” diyen babalarla dolsun? Doğan Cüceloğlu’nun sık sık kitaplarında bahsettiği gibi bizi

Serzenişler I

1.1. Zor dostlarım zor. Bir taraftan “akıntıya karşı kürek çekmeyeceksin, her şeyi kabulleneceksin, suyla beraber yüzeceksin”, diğer taraftan “sana verilenlerle yetinmeyeceksin, bazen dikine gideceksin, savaşacaksın, elde edeceksin” diyor bana bu dünya. “Aşk en değerli şey, çok sev, muhabbet et, uğruna her şeyi feda et” diyor önce, sonra aralara dağlar, bayırlar, okyanuslar sokuyor, hadi bakalım, kim artık işin içinden sağ çıkabilirse. Hafif hafif dalga geçiyor, içimdeki duyguları alıyor, ince ince soyuyor, yumuşak yumuşak karıştırıyor, tane tane önüme diziyor, “ayıkla hadi pirincin taşını” diyor. “Kafan karışsa da, dilin tutulsa da, miden bulansa da, çıkarı yok, yürüyeceksin bu yollarda” diyor. “Biraz daha ipucu ver” diyorum, “bilim var, sanat var, felsefe var, sen varsın, beni uğraştırma” diyor. Zor dostlarım zor. 1.2. Dedim ki sevgili E., neden zorundayız sevmeye, sevilmeye, sonunda evlenmeye? Neden her şey iki kişilik? Ne ara yalnız olmak, başarısızlık ölçütü oldu biz düny