Rotterdam, 2013 Öyle bir yol seç ki kendine, en küçük taşları bile sana özgü olsun. Hani istemiyorsan ölme mesela, Parfümün Dansı’da sırf canı istemediği için ölmeyen Alobar gibi. İlle öleceksen de kendi istediğin gibi öl. Daha da iyisi, yaşarken istediğin gibi yaşa. Ama, yaşarken ölme mesela. Bence en kötüsü o, eğer birisi fikrimi soracak olursa. Çık çıkabiliyorsan bulunduğun o odadan. Gir bak bi’ diğer odalara. Hepsinin penceresi ayrı, hepsinin penceresinden görülen manzara ayrı. Bak o pencerelerden bir bir dışarıya. Zordur başta, ama gitgide daha çok keyif alıyorsun, bir kez tadına vardıktan sonra. Bak göreceksin o zaman, ekşi bir his bırakacak zamanla “Şuna bak ya, ne anormal” demenin verdiği tad ağzında. Bir gün postane kuyruğunda beklerken, altında slip beyaz iççamaşırından başka birşey olmayan, gömleğinin tüm düğmeleri açık, saçları uzun bir adam görüp, gülümse hakeza. Teşekkür et: Ya birilerinin yüzümüze yüzümüze attığı bu tokatlar da olmasa? Delilikse bunun adı, ö
"Benim içimde yeni bir heves var canlarım. Kendim olma hevesi."