Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Amy'den kalanlarla

Yaşamak bazen çok acıtıyor. Kaçıp gitmek, dahası eriyip kaybolmak istiyor insan. Bırakın çözüm bulmayı, varolmak bile insanın içinden içinden gelmiyor. Sezen Aksu’nun dediği gibi “bildiğin çektiğine yetmiyor”. O zaman işte açıp bakabilirsen, bir kitap, bir film, bir şarkı, bazen sahiden de iyi geliyor. Nasıl yaşıyorlarsa bazı insanlar, alıp senin içindeki düğümleri tek tek açabiliyorlar. Amy Winehouse, o insanlardan biri olmuştur sanırım birçoğumuz için. Nasıl bir yetenekse, o son derece kişisel, kendine özgü hikayelerini, hepimizin yüreğine dokunacak şekilde kaleme dökebilmiş. Amy belgeselini izledikten sonra ise, insanın içine bir yumru oturuyor. Her iyi filmden sonra, bir süre hikayenin etkisinde kalır, günlerce üstüne düşünürüm, ama vakit geçtikçe hayal ürünü olan bir metaryelin içinde yaşamanın mantıklı olmadığına kendimi ikna ederim. Peki ya bunun gibi gerçek hayat hikayeleri ne olacak? Nasıl atacağım içimden o yumruyu dışarı? Amy sanki bizlere bir iki önemli birşey

"Tuhaf" bir his benimkisi

Hisleri tanımlamayı, sonra onları belli kavanozlara koyup, üstlerine etiketler yapıştırmayı, raflarda uzun süreli muhafaza etmeyi istiyor kimileri. Ama keşke bu kadar kolay anlayabilse insan bazen ne hissedebildiğini. O zaman başkalarına sormak zorunda kalmadan, tardedebilirdi insan tasasını, derdini. “Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela” diyor ya Nazım’ın şiiri; onun gibi büyük bir ciddiyetle de dinlemeli bence insan kendini. Ha sonra da oturup üstüne şaka yapabilmeli, kendi ile dalga geçebilmeli. Çok ciddiye almalı yani eğlenmeyi.  Bir arkadaşım bir keresinde, ne düşündüğünü anlayabilmek için resim yaptığını, ortaya çıkan esere bakınca içinde neler döndüğünü anladığını söylemişti. Bana da yazarken olur öyle. Zaten bu değil mi oyunların, kitapların, şarkıların şehvetengizliğinin sebebi?  Bu hafta Frida Kahlo’nun o yalın ve etkileyici satırlarının arasında gördüm kendimi. “Dünyadaki en garip insan olduğumu düşünürdüm. Ama sonra

Keyif

Londra, 2015 Asude bir hayat bu benimkisi. İstemezsem çalışmıyorum. Dönüp dursa da dünya, içimden gelmiyorsa ben duruyorum. Balkonumda oturuyorum. Böceklere bakıyorum, kuşları dinliyorum. Ağaçlara dalıp, yıllarca kapris yapmadan, “benim yapraklarım seninkinden daha güzel” demeden nasıl yanyana durabildiklerine hayret ediyorum. “Ben tam kendime göre, ben tam Dünya’ya göre” diyen Turgut Uyar’ın mısralarını okuyorum. Kelimelerin anlamlarından bağımsız, ne kadar güzel duyulabildiklerini anımsıyorum; mutlu oluyorum. Asude bir hayat bu benimkisi.  İstemezsem konuşmuyorum.