Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kimsin Sen?

‘Sen kimsin?’ sorusunun ‘ismim, işim ve yaptığım şeyler’ olmayan cevabını arıyorum bugünlerde. Hatta Facebook’ta da sordum arkadaşlarıma. Çok güzel yanıtlar geldi. ‘Ağacım’ diyen de çıktı, ‘yolların buluştuğu yere giden birisiyim’ diyen de. Sonra acıları düşünüyorum. Hüzünleri, depresyonları. Kendimi arayıp da bulamadığım geceleri. Ya da bulduğum cevapları beğenmeyişlerimi. Hayat bize ne anlatmaya çalışıyor? Bugün arkadaşım Işıl beni ziyarete geldi, ve onun podcast’i ‘Unique Lives Unique Careers’ için çok güzel bir kayıt yaptık. Onunla da aynısını konuştuk. Hep kendimizin olabildiği en üst mertebesini yansıtırken karşımıza; eksiklerimizi, üzüldüklerimizi, başaramadıklarımızı pek anlatmıyoruz. Halının altına süpürdüğümüz tozlar gibi öteliyoruz. Bizi tanımlayan şey ne? İşimiz? Başardıklarımız? Yaşadıklarımız? Yaşattıklarımız? Ünvanlarımız? Onların hepsi yaptığımız yerde kalıyor sanki biz yürürken. Bizimle beraber yürümüyorlar. O yüzden o yolda “başardığımız, yaptığımız, yaşadığımız, yaş

Travma Nedir?

Hangisi daha üzücü? Dillerini doğru düzgün bilmediğim insanları anlamak için sarfettiğim delice efor mu, aynı anadili paylaştığım insanları ne kadar uğraşsam da anlayamamam mı? Nereye aidim? Hangisiyim? Deniz miyim, göl müyüm? Dağ mıyım, saray mıyım? Orada sizden, burada onlardan mıyım? Bu kadar hissetmesem o kadar yorulmaz mıyım? Bir de ben nerede yaşlanacağım? Beni bırakın yazıp duracağım. Konuşamadıklarımın hepsini kafiyelerle kusacağım. Ne kadar boş insanlar olduğunuzu çaktırmadan anlatacağım. Siz makyajlarınızı yapın, maskelerinizi takın; ben daha bir duş alacağım. Lütfen beni beklemeyin, yemeye başlayın; ben önce biraz kusacağım. Tüm aktivistleri iyi, tüm psikologları dertsiz, tüm beyaz saçlıları yaşlı sandığım zamanlar vardı. Ama artık büyüdüm. Peki bu içimdeki duygu fırtınası? İyiyken kötü. Kötüyken iyi. Kötüyken daha da kötü. İyiyken çamur gibi, bok gibi, sümük gibi. Biliyor musunuz bu hissi? Ben ergenliğimi özledim. Annemle babamın salonda çayı karıştırma sesini dinlerken h

Filin Üstündeki Adam

Değişimi kabul etmek ve ilerlemek gerekiyor. Deniyoruz, yanılıyoruz, kaybediyoruz. Bunlar sayesinde kendi otantik halimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Depresyon mesela insana çok şey öğretiyor. “Çabuk git, gözüm görmesin seni” diye uzaklaştırmak ya da “Hayır, sen yoksun, her şey yolunda” diye görmezden gelmek yerine, bir çay demleyip oturup söyleşmek gerekiyor kendisiyle. Bunu yapmayı başarırsam genelde bana “Hayatında birşeyleri değiştirmen lazım” diye öneriler getirdiğini duyuyorum. Bazen hak veriyorum. Hayatımda istiyormuş gibi görünüp aslında istemediğim şeyler olduğunu farkediyorum. İş. Aşk. Arkadaş. Para. Hobiler. Fobiler. Kelimeler. Kelimemeler. Memeler. Ama bazen de gereksiz yere panik yaptığını düşünüyorum. O zaman da düşünce sistemimde hafif değişiklikler yapmam gerekiyor. Yatışıyor. Zaten hayat kendimize anlattığımız hikayeler bütünü değil mi?  O hikayelere inanmamız gerekiyor, hepsi bu. Hikayeler pratikle örtüşmediğinde kafamızın içinde şeytanların sesi yükseliyor. Hoş