Hayatımda doğru düzgün hayvanat bahçesine gitmemiştim ben. Çocukluktan hatırladığım hayal meyal sadece kuşların olduğu bir yer. Yetişkin olduğumda ise Macaristan’da arkadaşlarla gittiğimiz Szeged hayvanat bahçesi. Aklımda kalan, ağaçlardan ağaçlara sallanan maymunlar ve onların mutlu (serbest, özgür vs) olduğunu düşünmüş olmam. Hatta “ne güzel, hayvanat bahçesi sandığım gibi hayvanların kafeslerin içine kapatıldığı bir yer değilmiş artık” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Yıllar sonra Münih’e yerleştiğimde büyük bir hayvanat bahçesi olduğunu öğrendim. Hayvanları çok sevdiğim için hemen gitmek istedim. Benim gibi Münih’e yerleşmiş İsveç’li bir arkadaşım ile “Münih’te keşfedecek yerler” listesi yaparken ona bundan bahsettim. O da bana hayvanat bahçelerine karşı olduğunu söyledi. “Nasıl yani?” diye sorunca hayvanların bizim için belli alanlara kapatılıp izlenmeye açık hale getirilmesi fikrine karşı olduğunu söyledi. Bu konuyla ilk yüzleşmem sanırım o zamanlar olmuştu. Bu konuşmadan
"Benim içimde yeni bir heves var canlarım. Kendim olma hevesi."