Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

I'm a Turkish Man in Munich

Kahve yerine çay alan, yanında ille de bir tost olsun isteyen Sting'in English man in New York şarkısındaki kadar bir "alien" ım ben de burada, Münih'de. Alien demek, hem uzaylı demek, hem yabancı demek. Uzaylı deyince aklımda canlanan  E.T. resminin artık yabancı deyince de kafamda belirmesi bence çok komik. Hepimiz birer E.T. 'yiz yurtışında böyle düşünürsek. Yurtdışı ise, herkesin zaman zaman gitmek istediği, bir rüya kadar tılsımlı, herkesin birbirine sürekli saygı ve sevgi beslediği, hiçbir alanda hiç bir sorunun çıkmadığı, yerlerin temiz olduğu ama insanların bizim kadar "misafirperver" olmadığı, sınırları kendi ülkemiz dışında her yer olan bir yer. Oraya gitmek, bir başlangıç değil, bir son kimine göre. 'Okul bitince Amerika'ya gideceğim', 'ferrarimi satıp Hindistan'a yerleşiyorum', 'eski aşkımın kalıntılarını londra'da temizleyeceğim' gibi. Orada her şey bambaşka, her şey farklı. Gidene kadar. Gidi...

Okulda Ne Öğrenmeli?

Ben coğrafya dersini bir türlü sevemedim. Aynı zamanda yakın bir aile dostumuz da olan ortaokul coğrafya öğretmenim okuyorsa şu an yazdıklarımı, çok üzülüyordur eminim; ama rüzgarların hangi açıyla nerelerden estikleri, hangi bitki örtüsünün nerede konakladığı, hangi dağların kıyıya paralel, hangilerinin dik uzandığı gibi teknik bilgiler, aklı beş karış havada olan 12-13 yaşlarındaki bir çocuğun ilgisini ancak bu kadar cezbedilmiş, ne etmeli? Erasmus yaptığım sırada, Coğrafya bölümünde okuyan Macar arkadaşım Kati'ye, ilk tanışmamızda hemen açılıvermiş, konu hakkındaki sıkıntımdan bahsetmiştim. O ise bana biraz şaşkın, biraz da yadırgayan bakışlarla bakmış, ama herhangi bir yorumda bulunmamıştı. Aylar sonra başka bir konuşmamızda, ben seyahat etmekten ne kadar keyif aldığımdan bahsederken, birden dayanamamış, gür sesiyle bana "Senin bu yaptığın düpedüz Coğrafya işte" diye sitem etmişti. Bu ani çıkışa nasıl cevap vereceğimi bilemeyip, kontolu de elden bırakmak istemeye...