Hayallerim büyük, bavulum küçüktü. Sığamadım bu şehirlere, dayanamadım ATM kuyruklarında beklemeye, gönül koydum süt içip süt içirenlere. Sadece kulağımda müzik, aklımda hikayeler varken katlanabiliyordum ben sizlere, omzunda gül olan assolistlere ve yeşil dağlardaki beş yıldızlı tesislere. Sen gezip, öğrenip, kendini geliştirdikten sonra onların ilk soruları şu olur: “Askerlik n’oldu?”. Kendine biraz renk, biraz bilgi katarsan arkandan söz olur: “O evlenmedi mi hala, n’oldu?” Bandırma Erdek arası yanındaki dövmeliye seferin ne kadar süreceğini sorarsın, kafasını döndürmeden cevap verir: “15-20 en fazla, n’oldu?” Kendimi ya Boğaz’da teknede caz dinlerken ya Ümraniye’de otobüs beklerken buluyorum. Farkediyorum ki benim de kafam çok karışıyor. Pardon, biz iki çay söylemiştik, onlar n’oldu? Zaten İstanbul demek karmaşıklık demek. Ucundan ucuna giderken ülke ülke gezer gibi hissetmek demek. İstanbul demek sıradaki vapur gelene kadar 10 dakika varsa hemen bir yerlerde çay içebilm
"Benim içimde yeni bir heves var canlarım. Kendim olma hevesi."