Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Oktoberfest'i Sevmek ya da Sevmemek (I mog di / I mog di ned)

Efendim, malumunuz. Bir Oktoberfest sezonunun daha sonuna geliyoruz. Oktoberfest  ya da Türkçe çevirisi ile  Ekim Festivali,  (isminin Ekim olduğuna kanmayın), eylül ayının ikinci haftasonu başlar, Ekimi de içine alarak 2 hafta boyunca devam eder. Almanya'nın Bavyera eyaletinin Münih kentinde düzenlenen etkinlik boyunca, farklı çadırlarda bol bol bira içilir. Her yıl yaklaşık 6 milyon kişinin katıldığı bu festival Münih kentindeki en ünlü olaydır. (Wikipedia) Kendisinin çok seveni ve hayranı olduğu kadar, hiç sevmeyeni hatta nefret edeni de vardır. Bense kendisine karşı karışık duygular beslemekteyim. Münih’e ilk yerleştiğim sene hiç gitme fırsatım olmamıştı. Sonrasındaki seneler bunun acısını çıkartırcasına defalarca gittim. Son birkaç senedir ise yılda bir, bilemedin iki kez gitmek bana yetiyor. Uzun zamandır Münih’te yaşayan birisi olarak gözlemlerimi 'i mog di' (Bavyeraca 'seni seviyorum') ve 'i mog di net' (Bavyeraca 'seni sevmiyorum) başlık

Bir Çöp Cenneti Olarak Türkiye

S on iki yazdır Türkiye’nin güneybatı civarlarında demleniyorum Ağustos sonlarında. Geçen yaz Datça’yı keşfetmiştim; bu yaz ise İzmir’den başlayıp Güzelçamlı, Bodrum, Mazı Köyü rotalı bir Ege turu yaptım. Hepsinden de çok keyif aldım. Bunları ayrı bir yazı konusu yapmak istiyorum. Fakat öncelikle söylenmek istediğim bir konu var. Çünkü canımı acıtıyor, göz zevkimi bozuyor ve sinirime dokunuyor. Tüm bu gezdiğim yerlerin zevksiz mi zevksiz bir ortak noktası: Yer, deniz, orman dinlemeyen atıklar. Türkiye kah keşfedilmiş (ve darp edilmiş), kah keşfedilmemiş bir çok doğal güzelliği barındırıyor içinde; kabul. Ama bizim de bu doğal güzelliklere borçlu olduğumuz bazı doğal görevler var diye düşünüyorum. Temiz tutmak, bakımını yapmak, arada nabzını ölçmek, nefes alıp almadığını kontrol etmek gibi. Nasıl ki evimizde çiçeğimize su, kedimize mama veriyoruz; tatile giderken komşulardan eve bir göz kulak olmalarını rica ediyoruz; gördüğümüz enfes güzelliklere de bunun hiç olmazsa bir onda b

Şarkı söylemek zor iş

Şarkı söylemek zor iş. Sadece ağzınızı kocaman açmak, damağınızı kaldırmak, diyafram nefesi kullanmak, ve aklınızdan tüm bu teknik şeyleri geçirirken bir taraftan şarkıya ruh katmak zorunda olduğunuz için değil. Birilerinin karşısında kendinizi tamamen çıplak hissettiğiniz için. “Etim sizin, kemiğim yanınızdakinin” der gibi kendinizi karşı tarafa emanet ettiğiniz için. Birçok kişinin derdi kırılganlıklarını, zayıflıklarını, güçsüzlüklerini saklamak iken, siz bunları kendinize kaynak edindiğiniz için. O yüzden, dün küçük öğrencim kendi konserinden tam 1 dakika önce hüngür hüngür ağlamaya başladığında, önce şok olup ne yapacağımı bilemesem de, aslında en derinlerde hiç sorgulamadan şıp diye anlayıverdim neler hissettiğini. O güzel sesini ve yeteneğini insanlardan esirgemesin istedim. Ama “Herkesin önüne çıkıp şarkı söyleyecek güvenim yok” gibi net bir cümleyle gelen 8 yaşındaki kocaman bir adama denecek kaç tane cümle var ki dünyada? Önce sakinleştirip, ikna etmeye çalışsam da, du