Ana içeriğe atla

EAS Student Form 2009 @Tallin

her harika deneyimin bir sonu var, o yüzdendir her seferinde bir daha yaşamayacağıma niyetlenmemiz.
bitirmesi, başlamasından daha zor, "yaşananlar elde kalanlar"
EAS Müzik Öğrencileri Formu sayesinde geldiğim Tallin'deki son saatlerim. 3 günde 3 haftalık kaynaştığım tüm insanlara veda ettim, en duygusal moduma girdim!
o modumu bir yana bırakmaya çalışırsam, geçtiğimiz 3 gün içerisinde, Avrupa'nın 4 bir yandan gelen müzik öğretmenleri adayları ile harika çalışmalar yaptık, paylaşımlarda bulunduk. gündüzleri mesleğimiz adına yeni birşeyler yapmış olmanın iç rahatlığı ile, akşamları çimenlerde oturup şarkılar söyledik, biraz daha geç olduğunda kulublere gittik dans ettik. Arada gayet ciddi bir konferans için, gayet eğlenceli ama bir o kadarda dokundurucu mesajlar içeren bir sunum hazırladık.
Herkesin böyle deneyimler tatmış olmasını diliyerek, izninizle uçağa binmek üzere aranızdan ayrılıyorum.
Wait for me İstanbul!!

Uçaktan Güncelleme: (o-ooo interaktif yaşam)



Kuşbakışı Tallin


İZLENİMLER

Gidiş

kriz döneminde, bileti daha ucuza getirebilmek için aldığım uçak biletine göre Moskova aktarmalı Tallin' e uçtum. Sanıldığının aksine, büyük aksilikler atlamamakla birlikte, bazı enteresan şeyler yaşamadım değil. Bunlardan birincisi, aslında biraz traji komik bir durum olan Atatürk Havalimanında hiçbir şekilde internet bağlantısı olmamasıydı. Görevlinin söylediğine göre de uzun bir süredir böyleymiş, ya da kendi cümleleriyle; “şaşırdınız di mi, şaşırmayın, burası Türkiye!”

Moskova'ya giden uçakta, hosteslerin beni fazla kaale almamaları ve yanımdaki bayanın uçuş boyunca cep telefonunu kapatmayışı, ama bana da bir o kadar sempatik davrandığı için, kendimde “ e hadi kapatın artık şunu, hepimizin ölmesi mi gerek” diyecek cesareti bulamamam dışında fazla bir şey olmadı.

Kibar Ruslar Moskova'daki aktarmam boyunca da bana karşı olan nazik (!) tutumlarını sürdürdüler. Kah azarladılar, kah ordan oraya gönderdiler, kah bilmediğim bir dil olan rusçayı sular seller gibi anladığımı düşündüler :) ama hiçbirini önemseyemecek kadar yorgundum, bir köşede uyumaya karar verdim. Kararım ve uykum güçlerini birleştirmiş olacaklar ki, nerdeyse diğer uçağı kaçıracak kadar mışıl mışıl uyumuşum o rahatsız bekleme sandalyelerinde. İkinci uçakla beraber, gün de ağardı, ve nihayet güneş tam tepedeyken, ben de Tallin'in tam tepesine vardım. Görevli pasaportumu uzun uzun inceledi, bana çeşitli sorular sordu, tam “acaba ben terörist miyim” diye kendi kendime sorular sormaya başlamışken, amacına ulaştığını hissetti ve beni sevimli şehir Tallin'e ışınladı.

Estonya



Sevimli bir şehir Tallin. Ne zaman sevimli kelimesini kullansam, acaba “harika değil” mi demek istedim diye düşünüyorum, ama Tallin sahiden sevimli. Küçük bir “büyükşehir”. Halk otobüsüne binmeme rağmen, oteli bulmam çok kolay oldu. Tam otele varmak üzereyken , yolda benden bir gece önce Estonya'ya varmış olan, forumun diğer Türkiye temsilcisi arkadaşım Temi'yi görmem ise fantastik oldu. Eğer telefonlarımız olsaydı, birbirimize ulaşmak için kendimizi paralasaydık, uzuvlarımızı bölüp 4 bir yanda dağılsaydık, yine de bu kadar kolay olmazdı sanırım buluşmak.

Neyse, yarım gün boyunca, aylak aylak ordan oraya sürünerek şehri tanımaya çalıştık, kapı-duvar-binalarla fotoğraflar çektirdik, biraz hediyelik eşya baktık. Akşamüzeri de, bütün yorgunluğumuzu cebimize koyup, o gün başlayacak olan foruma doğru yola koyulduk.

EAS MUSIC FORM 09

Avrupa'nın 4 bir yanından gelen, müzik öğretmenliği öğrencilerinin buluştuğu bir form. Devamında da yine Avrupa'nın dört bir yanından gelen müzik öğretmenlerinin buluştuğu bir konferans var. Daha ayrıntılı bilgi http://www.eas-music.org sitesinde yer almakta. Küçük bir tanışma faslı , birbirimizi kaynaştıracak bazı egzersiz/oyunlar ve akşam yemeği ile günü bitirdik.

3 gün süren forumda, sabah 9- akşam 8 tam mesai çalıştık, projeler ürettik, fikirler paylaştık, workshoplara katıldık. Bunlardan özellikle ses eğitimcisi ... 'in yaptığı, şan emprovizasyon çalışması hepimizi cezbetti.

Bense kendi gözümden, dünyada bizden başka da müzik öğretmenleri olduğunu, farklılıkları toplayarak aynı sonuçlara ulaşmış olduğumuzu, tüm müzikçileri bir araya koysak da, istersek egosuz komplekssiz çalışabileceğimizi gördüm. Ortak bildiğimiz şarkıları söylemenin yanısıra, hepimiz kendimizden de birşeyler öğrettik. Temi'yle beraber öğrettiğimiz Katibim Türküsüne bayıldılar, 3 gün boyunca dillerinden düşürmediler.

Ve sonuna gelirken, facebook'lar alındı, geldiğimde seni arayacğaım sözleri verdi, fotoğrafı yollamalısın dendi, yollar yavaştan ayrıldı.

Herkesin böyle bir deneyimi tatmış olmasını tekrar tekrar dileyerek, aranızdan yine ayrılıyorum : )
iyi yolculuklar...

HAMİŞ: Skype, Estonya'da üretilmiş (!) :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneciğime Mektup

Anneanneciğim, Sen gidince önce bir acı saplandı kalbime. Nefes alamadım. Hangi kapıyı çalıp, kime ağlayacağımı bilemedim. Çocukluğum, Kadıköy’üm, fasulyeli otluğum, ne varsa kaydı ellerimden, hepsinin parçalanıp dağılışlarını izledim. Omzumdaki melek yaralandı, Kadıköy’deki kapı hızlıca çarparak yüzüme kapandı. Ne meleğe ulaşabildim, ne kapıyı açabildim, ne de acının içinden geçebildim. Durdurup dakikaları, saniyeleri, bekleme odasında olsan geçmeyecek zamanları, “Nereye gidiyorsun?” demek istedim. Sen gidince anneanneciğim, kim dinleyecek, kim destekleyecek beni bu kadar bilemedim. Kim bakıp Türk kahveme en sıcak, en “kısmet”li gelecekten bahsedecek, kim beni her görüşünde “kurban olurum sana” deyip yaşlı gözlerle boynuma sarılacak, kim hiç doymayacakmışım gibi beni sürekli yedirecek, tahayyül edemedim. Kısacası, sen gidince anneanneciğim, isyan bile edemedim. Öylesine üzgündüm ki, gözyaşlarım savrukça yere düşerken, o kefenin içindekinin sen, o tabutu tutanın ben olduğuma ina

DOT Marsta - Pornografi

Tiyatro eleştirmenliği haddime düşmez, ama uzun bir aradan sonra önceki akşam izlediğim Dot'un Pornografi oyunu beni kendime getirdi. Özlemişim böyle insanın suratına bi tane indiren oyunlar izlemeyi. Bu tarz oyunlar normalde bana ağır gelir, bedenim oyunun sonuna kadar salonda kalsa da, aklım çoktan salonu, hatta semti terketmiş olur. Ama bu öyle olmadı. Her şeyi pür dikkat dinledim, herkesi, her hareketlerini pür dikkat izledim. Ya çok iyilerdi, ya ben tiyatroyu çok özlemiştim. Ya da her ikisi de. Daha fazla saçmalamadan, BURAYA tıklayarak veya biraz daha aşağı inerek oyun hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olabileceğinizi söyleyim, ve bu güzel Pazar akşamına noktayı koyim. Herkese iyi haftalar.. PORNOGRAPHY / PORNOGRAFİ İLK OYUN 19 KASIM 2009 Yazan: SIMON STEPHENS Yöneten: MURAT DALTABAN Çeviren: PINAR TÖRE Oyuncular: EMEL ÇÖLGEÇEN , EMRE YETİM, BERRAK KUŞ, CEMİL BÜYÜKDÖĞERLİ, UMUT KURT, GİZEM ERDEM, HAKAN MERİÇLİLER, İPEK BİLGİN 2 Temmuz 2005 LIVE 8 KONSER

Sakin Manifesto

Bağıra çağıra kendini ifade eden insanlardan olmadım ben. Bacaklarını kocaman açıp oturan adamlardan da. Sakızı patlayarak çiğneyenlerden de. Etrafa sebepsiz kızgın bakanlardan da. Olmayacağım. Bu dünyanın “yırt parçala at” tarafını destekleyen insanlar varsa ben inadına kibar tavrımı koruyacağım. Eleştirilere açık olacağım ama kabalığa değil. Hayatta kalmak için onların sertliğinin, bilgiçliğinin, hoyrat dillerinin parçası olmayacağım. Hayatın içindeki küçük mutlulukları sevmeye devam edeceğim. Merdivenlerden bebek arabasını indirmeye çalışan anneye yardım etmek ve onun minnettar bakışı gibi. Yürüyen merdivenlerden korkan yaşlı amcaya el uzatmak gibi. Toplu taşımada tanımadığın birisi ile göz göze gelip aynı şeye gülebilmek gibi. Yolda hapşıran birisine çok yaşa diyebilmek gibi. Roger Ebert’in “Kibarlık bütün politik görüşlerimi özetliyor” sözünü okuyup, uzaklara dalmak gibi. 

Yeni Şarkım 14 Şubat (Sırtım Ağrıyor) ve Hikayesi

Adı üstünde Sevgililer Günü ve o günün omuzlarımıza bindirdiği yükler sebebiyle ağrıyan sırtlarımız hakkında bir şarkı 14 Şubat/Sırtım Ağrıyor. Sinsi sinsi içimizi kemirip yanımıza yatan, bizi bile uyutan ama kendileri uyumayan canavar düşüncelerimiz de var içinde; birilerinin doğurduklarını hiç acımadan doğrayan caniler de. Yani aslında çok da neşeli bir şarkı değil. Fakat şarkıyı sahne performansı çok şen şakrak geçti. Gülenler ve kahkaha atanlar çok bol oldu, bir yerde dayanamayıp ben bile sözlerin ortasında gülmeye başladım. Sebebini bilmiyorum. Sanırım sadece benim kafamın içinde döndüğünü sandığım deli saçma cümlelerde birşeyler buldu dinleyenler kendilerinde o gün. Çok da güzel oldu. Benim içinse hafif komik olan birkaç durum daha vardı. Bunları paylaşmak istiyorum. Çok sevgili gitarist arkadaşım Manuel Stübinger’den bu şarkıda bana gitarla eşlik ederken ayrıca loop station da kullanmasını rica etmiştim. Bilmeyenler için ne olduğunu söyleyelim. Sesinizi veya çaldığ