Kaybolduğunu sandığımız eşyaların ben aslında saklandıklarına inanırım. Genelde de bu saklanma işini ben onların arkasından konuştuğum zaman yaparlar. Vatikan'ın en tepesine çıkıp da Roma'yı ayaklarımın altına aldığım anda, fotoğraflar makinemin enteresan sesler çıkararak aniden aramızdan ayrılışını buna bağlıyorum. Bir süredir aklımda olan profosyonel fotoğraf makinesine geçiş fikri, İtalya'da iyice ayyuka çıkmıştı. Yüksek bir sesle insanlara bu isteğimden bahsetmeye, hatta E-Bay'den modeller beğenmeye bile başlamıştım. Ne oldu? Benimki alındı.
Al sana dedi.
Sanırım bu eylemi hakettim.
Tabi bunun bilinçli bir eylem olmasının yanısıra, yaşlılığının da getirisi ile, kendisinden vazgeçeceğim gerçeğini kabullenememiş oluşu, buna bağlı olarak çok üzülmesi ve üzüntüsünden ölmesi ihtimali de gözönünde bulundurulmalıdır.
Artık otopsiyi bekleyeceğiz. Olay ne kadar şok edi ci de olsa, ben Roma'nın o kadar tepesine kadar çıkmışken kendimi üzemezdim. Üstelik güneş de benimleydi. Önce güzel manzaranın tadını çıkarttım, sonra yanımda fotoğraf çeken bir telefon olduğunu hatırladım. Cep telefonumu çok seviyorum.
Onu değiştirmeyi düşünmüyorum. Umarım bu yazdıklarımı okuyordur.
Yorumlar