Biz Barselona’yı ziyaret ettiğimiz sırada sokaklar arası tasarım yarışması yapılıyordu. Sokakların sakinleri belirledikleri temalara göre sokaklarını müthiş bir şekilde tasarlamışlar. Jurassic Park’tan Venedik Sefası’na kadar çeşit çeşit sokak gezdik. Bu insanların yaratıcılıklarına, eğlence anlayışlarına, hayatı hafif ti’ye alışlarına hayran kaldık. Yarışmanın son gecesini yakaladığımız için, partiye katılma şansını da elde ettik. Parti ki ne parti, her sokakta ayrı canlı müzik, ayrı eğlence, hem de günlerden Perşembe. Ülkeyi saran ekonomik krizmiş, sıcakmış, işmiş, işsizlikmiş dinlemeden her sokakta bir dans, her sokakta bir eğlence. Bizi orada ağırlayan ev sahibimiz Amerika’lı Derek’e göre bu şehirde eğlence o kadar üst safhada ki insanlar ekonomik kriz olduğunun farkında bile değiller. Bugün dünyanın son günüymüşçesine eğleniyor bu insanlar. Barselona denince artık aklıma hep yaz modu, parmak arası terlikler, sokaklarda dilediği gibi giyinip süslenen dolaşan insanlar, her tarafından ayrı müzik, dans, eğlence fışkıran sokaklar, sıcaktan fenalık geçirten metrolar ve büyük dövmelerin konuştuğu plajlar gelecek. Ne zaman bu şehri ziyaret etsem hayat duracak, müzik başlayacak, ben omzumdan yükleri bir bir yere bırakacağım ve kaybolacağım yarın yokmuşçasına eğlenen insanlar kervanında.
Anneanneciğim, Sen gidince önce bir acı saplandı kalbime. Nefes alamadım. Hangi kapıyı çalıp, kime ağlayacağımı bilemedim. Çocukluğum, Kadıköy’üm, fasulyeli otluğum, ne varsa kaydı ellerimden, hepsinin parçalanıp dağılışlarını izledim. Omzumdaki melek yaralandı, Kadıköy’deki kapı hızlıca çarparak yüzüme kapandı. Ne meleğe ulaşabildim, ne kapıyı açabildim, ne de acının içinden geçebildim. Durdurup dakikaları, saniyeleri, bekleme odasında olsan geçmeyecek zamanları, “Nereye gidiyorsun?” demek istedim. Sen gidince anneanneciğim, kim dinleyecek, kim destekleyecek beni bu kadar bilemedim. Kim bakıp Türk kahveme en sıcak, en “kısmet”li gelecekten bahsedecek, kim beni her görüşünde “kurban olurum sana” deyip yaşlı gözlerle boynuma sarılacak, kim hiç doymayacakmışım gibi beni sürekli yedirecek, tahayyül edemedim. Kısacası, sen gidince anneanneciğim, isyan bile edemedim. Öylesine üzgündüm ki, gözyaşlarım savrukça yere düşerken, o kefenin içindekinin sen, o tabutu tutanın ben olduğuma ina
Yorumlar