Dört kez kanser geçiren, dişlerini, göğüslerini, bacağından
bir et parçasını, saçlarını, büyük ihtimal bir de onurunu kaybeden, ama hayata
bağlığını kaybetmemiş bir annenin çocuğu F,
Önce hafızasını, sonra görme yeteneğini kaybetmiş babasına
yardım etmeye çalışan, fakat üvey annesi yasal hakları elinde tuttuğu için
elleri kolları bağlanmış, ne yapacağını bilemeyen D,
Ve geçirdikleri trafik kazası sonucu annesi ömür boyu
engelli kalan, babasını erken yaşta kaybeden, 10 yaşından beri yetişkin, kendi
yolunu çizerken annesinin yanında olamamış, biraz da içten içe bunun suçluluğunu
yaşayan K.
Oturup hüngür hüngür ağlamak istiyorum. Hayat kimilerine bu
kadar zorken, kimilerine neden hiç dokunmuyor, sormak istiyorum. Her fırsatta
ortalıklara attığım her bir “Hayat zor” lafı için kendimi tokatlamak istiyorum.
İşi gücü bırakıp, tüm enerjimi gönüllü işlere ayırmak istiyorum.
Yeni okuduğum kitapta hepimizin fil üstünde birer binici
olduğumuzdan bahsediyor. Fil, arzularımız, isteklerimiz, hemen şu an burada
dediklerimiz. Bizler üstünde onunla yer yer dolu dizgin gidiyoruz, yer yer
“mantıklı” sebeplerle onu dizginleyip, duraklatıyoruz. İşte bu hikayeleri
duyduktan sonra, ben artık o filin üstünden inmek istiyorum. Kendim için bir
şey istememek istiyorum. Tüm yaralara
merhem olmak, tüm yaralıların gözlerinin içine bakıp “ben de yaralıyım, ama
iyileşeceğiz, beraber iyi olacağız” demek istiyorum.
Daha çok teşekkür edebilmek istiyorum.
Yorumlar