içimde bi musluk unutmuşlar benim. imalat hatası mı desem, sürekli neşe akıyor içimden. en üzgün, bedbaht, içinden çıkamayacağımı sandığım durumlarda bile sızıntı yapıyor bu musluk, ille buluyor gülümsetecek bişey. sanmasınlar hayat bana sürekli gülüyor da, ondan böyle düşünüyorum. kimi nerden vuracağı belli olmuyor namussuzun. bazen gözyaşı oluyor akıyor, bazen delilik oluyor saklanıyor, bazen de karın ağrısı oluyor, yerlerde süründürüyor. bendeki haller de benzer, hepsinden teker teker / zamanı gelince birer ikişer. Geçiyor bu yarım akıl da hepsinin içinden. Ama şu musluğu kim ne diye koymuşsa oralarda bi yerlere, iyi etmiş, helal olsun ona. yoksa küserdim belki hayata, bakamazdım yağmurdan sonra gelen güneşli havalara, gözleri gülen çocuklara, sıcacık vişneli turtalara.
Anneanneciğim, Sen gidince önce bir acı saplandı kalbime. Nefes alamadım. Hangi kapıyı çalıp, kime ağlayacağımı bilemedim. Çocukluğum, Kadıköy’üm, fasulyeli otluğum, ne varsa kaydı ellerimden, hepsinin parçalanıp dağılışlarını izledim. Omzumdaki melek yaralandı, Kadıköy’deki kapı hızlıca çarparak yüzüme kapandı. Ne meleğe ulaşabildim, ne kapıyı açabildim, ne de acının içinden geçebildim. Durdurup dakikaları, saniyeleri, bekleme odasında olsan geçmeyecek zamanları, “Nereye gidiyorsun?” demek istedim. Sen gidince anneanneciğim, kim dinleyecek, kim destekleyecek beni bu kadar bilemedim. Kim bakıp Türk kahveme en sıcak, en “kısmet”li gelecekten bahsedecek, kim beni her görüşünde “kurban olurum sana” deyip yaşlı gözlerle boynuma sarılacak, kim hiç doymayacakmışım gibi beni sürekli yedirecek, tahayyül edemedim. Kısacası, sen gidince anneanneciğim, isyan bile edemedim. Öylesine üzgündüm ki, gözyaşlarım savrukça yere düşerken, o kefenin içindekinin sen, o tabutu tutanın ben olduğuma ina
Yorumlar