Ana içeriğe atla

Bütünsel Bitkisel Beslenme Kampı Hakkında


İstanbul’u çok sevdiğim bir arkadaşımın kötü yönlerini dile getirir gibi tatlı tatlı eleştirmeyi severim. 
“Sana ne zaman gelsem kirlenmiş gibi hissediyorum kendimi” 
“Çok iyisin ama bir de kalabalığın olmasa?”
“Çok iyisin ama şu yeşilini de bi korutsaydın arkadaş.” 
“Biraz kızgınsın seni de anlıyorum. Hep beraber kalkıp gitsek bi mola versen iyi olur aslında. Acaba bi’ uzanıp gelsen mi sen?” 

Kafamı böylesi sesler, saçlarımı (eski şampuan reklamlarındaki gibi) egzoz dumanları domine ederken karşıma bir kamp fırsatı çıktı. Erdek - Büyükova’da Bütünsel Bitkisel Beslenme ile Arınma ve İnziva Kampı olduğunu duyunca çok mutlu oldum. Diyetisyen Kevser Başkara ile Karadut Kapıdağ’dan Ozan çok güzel bir iş çıkarmışlar. Benzer kafada düşünen, aynı yerlere bakan güzel insanlar olarak buluşup, tanışıp, çok güzel hikayeler dinleme şansı yakaladık. Bitkisel beslenme hakkında uzun uzun konuştuk. Sabahları açık havada yoga eğitmeni Pınar Serçe eşliğinde yoga ve meditasyon yaptık. Taze, sade ve lezzetli bitkisel yemekler yedik. Sahilde köpeklerle ve dalgalarla yürüyüşler yaptık. Diyetisyen Kevser Başkara ve İlker Pazarbaşı, bize beslenme ile ilgili tatlı tatlı tüyolar verdiler. Hatta benim “Hocam agave şurubu caiz midir?” gibi saçma sorularıma bile sabırla cevaplar verdiler.  Neticede şehirde saatlerce uyuyup yine de yorgun uyanabilen ben, bahçede 4 saatlik uykuyla, sabah akşam doğa içinde yoga ve meditasyonla, meyveli sebzeli yemeklerle, eğitimlerle ve sohbetlerle tüm gün zinde kaldım. Demek ki “Şehir ve yoğun çalışma hayatı bize neler yapıyor? Günlük hayatımızda ne kadar ağaç, çiçek ve böcek görüyoruz? Vücudumuzu hareket ettirmek ve esnetmek için neler yapıyoruz? Yediğimiz şeyler vücudumuzda nasıl etkiler yaratıyor?” gibi sorular üzerine kafa yormanın eksisi yok, artısı var. Ben Münih’te (İstanbul’da yaşadığım hayata kıyasla) doğaya olabildiğince yakın, açık havada spor yaptığım, nispeten iyi beslenmeye çalıştığım bir düzen yarattım kendime. Buna rağmen zaman zaman stres ile boğuşuyorum. Şu anki hayat düzenimi değiştirmek istemediğim için de, gündelik hayatta elimden gelenin en iyisini yapıp, üstüne de bu tarz kamplara, aktivitelere  ve buluşmalara vakit ayırmaya çalışıyorum. Kamp bir daha yapılırsa yine koşa koşa gitmek isterim. 

Gitmişken Kevser ile de birkaç sohbet videosu çektik. Onlardan biri benim Youtube kanalımda yayında. Bir tanesi de yakında onun Youtube kanalında olacak. Buraya da tadımlık birkaç link bırakıyorum.




#bitkiselbeslenme #yoga #sağlıklıyaşam #vegan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anneanneciğime Mektup

Anneanneciğim, Sen gidince önce bir acı saplandı kalbime. Nefes alamadım. Hangi kapıyı çalıp, kime ağlayacağımı bilemedim. Çocukluğum, Kadıköy’üm, fasulyeli otluğum, ne varsa kaydı ellerimden, hepsinin parçalanıp dağılışlarını izledim. Omzumdaki melek yaralandı, Kadıköy’deki kapı hızlıca çarparak yüzüme kapandı. Ne meleğe ulaşabildim, ne kapıyı açabildim, ne de acının içinden geçebildim. Durdurup dakikaları, saniyeleri, bekleme odasında olsan geçmeyecek zamanları, “Nereye gidiyorsun?” demek istedim. Sen gidince anneanneciğim, kim dinleyecek, kim destekleyecek beni bu kadar bilemedim. Kim bakıp Türk kahveme en sıcak, en “kısmet”li gelecekten bahsedecek, kim beni her görüşünde “kurban olurum sana” deyip yaşlı gözlerle boynuma sarılacak, kim hiç doymayacakmışım gibi beni sürekli yedirecek, tahayyül edemedim. Kısacası, sen gidince anneanneciğim, isyan bile edemedim. Öylesine üzgündüm ki, gözyaşlarım savrukça yere düşerken, o kefenin içindekinin sen, o tabutu tutanın ben olduğuma ina

DOT Marsta - Pornografi

Tiyatro eleştirmenliği haddime düşmez, ama uzun bir aradan sonra önceki akşam izlediğim Dot'un Pornografi oyunu beni kendime getirdi. Özlemişim böyle insanın suratına bi tane indiren oyunlar izlemeyi. Bu tarz oyunlar normalde bana ağır gelir, bedenim oyunun sonuna kadar salonda kalsa da, aklım çoktan salonu, hatta semti terketmiş olur. Ama bu öyle olmadı. Her şeyi pür dikkat dinledim, herkesi, her hareketlerini pür dikkat izledim. Ya çok iyilerdi, ya ben tiyatroyu çok özlemiştim. Ya da her ikisi de. Daha fazla saçmalamadan, BURAYA tıklayarak veya biraz daha aşağı inerek oyun hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olabileceğinizi söyleyim, ve bu güzel Pazar akşamına noktayı koyim. Herkese iyi haftalar.. PORNOGRAPHY / PORNOGRAFİ İLK OYUN 19 KASIM 2009 Yazan: SIMON STEPHENS Yöneten: MURAT DALTABAN Çeviren: PINAR TÖRE Oyuncular: EMEL ÇÖLGEÇEN , EMRE YETİM, BERRAK KUŞ, CEMİL BÜYÜKDÖĞERLİ, UMUT KURT, GİZEM ERDEM, HAKAN MERİÇLİLER, İPEK BİLGİN 2 Temmuz 2005 LIVE 8 KONSER

Sakin Manifesto

Bağıra çağıra kendini ifade eden insanlardan olmadım ben. Bacaklarını kocaman açıp oturan adamlardan da. Sakızı patlayarak çiğneyenlerden de. Etrafa sebepsiz kızgın bakanlardan da. Olmayacağım. Bu dünyanın “yırt parçala at” tarafını destekleyen insanlar varsa ben inadına kibar tavrımı koruyacağım. Eleştirilere açık olacağım ama kabalığa değil. Hayatta kalmak için onların sertliğinin, bilgiçliğinin, hoyrat dillerinin parçası olmayacağım. Hayatın içindeki küçük mutlulukları sevmeye devam edeceğim. Merdivenlerden bebek arabasını indirmeye çalışan anneye yardım etmek ve onun minnettar bakışı gibi. Yürüyen merdivenlerden korkan yaşlı amcaya el uzatmak gibi. Toplu taşımada tanımadığın birisi ile göz göze gelip aynı şeye gülebilmek gibi. Yolda hapşıran birisine çok yaşa diyebilmek gibi. Roger Ebert’in “Kibarlık bütün politik görüşlerimi özetliyor” sözünü okuyup, uzaklara dalmak gibi. 

Yeni Şarkım 14 Şubat (Sırtım Ağrıyor) ve Hikayesi

Adı üstünde Sevgililer Günü ve o günün omuzlarımıza bindirdiği yükler sebebiyle ağrıyan sırtlarımız hakkında bir şarkı 14 Şubat/Sırtım Ağrıyor. Sinsi sinsi içimizi kemirip yanımıza yatan, bizi bile uyutan ama kendileri uyumayan canavar düşüncelerimiz de var içinde; birilerinin doğurduklarını hiç acımadan doğrayan caniler de. Yani aslında çok da neşeli bir şarkı değil. Fakat şarkıyı sahne performansı çok şen şakrak geçti. Gülenler ve kahkaha atanlar çok bol oldu, bir yerde dayanamayıp ben bile sözlerin ortasında gülmeye başladım. Sebebini bilmiyorum. Sanırım sadece benim kafamın içinde döndüğünü sandığım deli saçma cümlelerde birşeyler buldu dinleyenler kendilerinde o gün. Çok da güzel oldu. Benim içinse hafif komik olan birkaç durum daha vardı. Bunları paylaşmak istiyorum. Çok sevgili gitarist arkadaşım Manuel Stübinger’den bu şarkıda bana gitarla eşlik ederken ayrıca loop station da kullanmasını rica etmiştim. Bilmeyenler için ne olduğunu söyleyelim. Sesinizi veya çaldığ