Dün içimdeki 13 yaşındaki ergeni aldım ve beraber Münih’te Alanis Morisette konserine gittik. Hani bazen bir sanatçıyı çok seversiniz, şarkılarının hepsini ezbere bilirsiniz, bir yerde denk getirir konserine gidersiniz de hayal kırıklığı olur ya, konserden önce bu korkuyu yaşamadım değil. Ben çünkü onu sadece 90’lardaki Jagged Little Pill’i ve arkasından gelen Uninvited, Thank You gibi hitleri ile sevmedim; sonra yaptığı işlerle de hep takip ettim. So Pure klibindeki danslarına hayran kaldım, bir aşıkta aradığı 21 özelliği anlattığı şarkısı ile üniversite zamanı Antalya-İstanbul yollarını arşınladım, blog yazılarını okudum, kişisel gelişim podcast’lerini dinledim, hatta bir dönem Guardian’da yazdığı Güzin Abla tadındaki köşesine bile (göz ucuyla da olsa) baktım.
Alanis şarkılarında kişisel gelişim, psikoloji, varoluş gibi konulardan bahseder. Mesela I Was Hoping’de yargılama temasını, büyük ihtimal ilişki içinde olduğu evli bir adamla restoranda yaptığı konuşma üzerinden ince ince işler. Alanis et ya da tavuk yemediğini (vejetaryen olduğunu) söyler, adam ise “ama deri giyiyorsun” diye çelişkisini yüzüne vurur. Restoran çıkışı valenin kendisine küçük bir kız gibi davrandığını farkedince ise “dostum, istersem burayı alıp tekrar satarım ben, popomu öp sen” diye cevap vermek ister ama kendi düşüncesinden utanır, “bir zamanlar ben de bana borçlu olunduğunu zannediyordum” diye özeleştiri yapar. Çocuğunu döven adamı yargılayan partnerine birşey söylemekten korkar, çünkü “kötü” insanlara karşı da şefkat duyulabileceğini onun anlamayacağını düşünür. Ama yine de sormadan edemez: “Sence biz özümüzde kötü müyüz? Sence doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü var mı?” Everything şarkısında hepimizin birer karanlık birer aydınlık tarafı olduğundan bahseder. Princes Familiar’da “eşlerimizi ebeveynlerimize benzeyen insanlardan seçeriz” teorisine göndermek yaparak babasına (ya da babalara) “Prensesine sevgi göster ki ileride sevgi dolu prensleri kendine yakın bulsun” diyerek dileklerde bulunur. Joining You’da büyük ihtimal varoluşsal bir kriz içinde olan bir arkadaşına seslenir ve “eğer başarılarımızdan, geleceğimizden, bedenlerimizden ibaret olsaydık sana katılırdım” der ve bizi biz yapan şeylerin neler olduğunu sorgular.
Alanis’in bütün bu konuları şarkı sözlerine yedirebilmiş olması, çok yönlülüğü ve sesi beni oldum olası büyülemiştir. İşte bu yüzden bu konser hem benim için çok özeldi, hem de "acaba bunca yıllık birikimimi bir dalga alır da götürür mü" diye bir korku içindeydim. Ama götürmedi, aksine dalgalar beni içine aldı, beraber dans ettik, bağıra çağıra şarkılar söyledik. Head Over Feet ile aşka düştük, Ironic ile büyük bir koro olduk, Hand In My Pocket ile barış işareti yaptık, You Oughta Know ile kızdıklarımıza ciğerimizden bağırdık, Uninvited ile büyülendik, Thank you ile müteşekkir olduk. O, rocker formundan, sesinden ve enerjisinden hiçbir şey kaybetmemiş. Sahnede enfes şarkı söylemenin yanı sıra elektro gitarını ve mızıkasını da kullandı. Mutlu bir şekilde konser alanından ayrıldık. Bu konser bana bir süre iyi gider. Şarjımı oldum, ilhamımı aldım. O yüzden teşekkürler Alanis.
Yorumlar